“Her Şey Çok Güzel Oldu” Ama…

“Her şey çok güzel oldu”; ama Polonya’da.

Polonya’da sonunda, demokrasi ve özgürlükleri savunan bir hükümet iş başı yaptı ve muhafazakâr popülist iktidar resmen sonlandı.

15 Ekim’deki genel seçimlerde, Polonya’nın sekiz yıllık Hukuk ve Adalet (Prawo i Sprawiedliwość-PiS) yönetimindeki iktidarı, hükümet kuracak çoğunluğu kazanamadı. PiS, %35,4’lük destekle birinci parti olmasına rağmen, bu kez seçimlerin galibi olamadı.

Avrupa Konseyi eski başkanı Donald Tusk’ın lideri olduğu Yurttaş Koalisyonu (Platforma Obywatelska-PO), yaklaşık %31 oyla seçimlerin ikinci partisi olmasına rağmen, muhalefetin güç birliği yapması iktidarın değişmesini sağladı. Yurttaş Koalisyonu, merkez sağ Üçüncü Yol (Trzecia Droga) ve Sol Lewica) ile beraber hükümet kurabilecek seçmen desteğini sağladı. Bu üç partinin toplam oyu, yaklaşık olarak %54 seviyesine ulaştı. PiS’in ise parlamentoda ortaklık kurabileceği bir başka parti yoktu. Parlamentoya giren beşinci parti, aşırı sağ popülist Konfederasyon (Konfederacja).

Radikal sağdan iki partinin ittifakı olan Konfederasyon, %7 civarında toplamıştı. PiS ile ortaklaşsalar bile, oylarının toplamı koalisyon kurmaya yetmiyordu.

Seçimler sonucu ortaya çıkan tablo gayet net olsa da ve PiS’in hükümet kurma şansı bulunmasa da, popülist muhafazakârlar iktidarı öyle kolay bırakmıyor.

CUMHURBAŞKANI HÜKÜMETİN KURULMASINI GECİKTİRDİ

PiS gibi bir partinin iktidardan kopabilmesi kolay değildi. Kaldı ki, Polonya’da iktidarın bir parçası hala PiS tarafında: Cumhurbaşkanı Andrzej Duda da, Hukuk ve Adalet Partisi’nin yıldızını parlatıp göreve getirdiği bir isim.

PiS’in lideri Jarosław Kaczyński, Avrupa Parlamentosu’nda partiyi temsil ederken pek de öne çıkmayan sıradan ismiyken, ülkenin cumhurbaşkanlığına yükseltmişti. Duda da, Kaczyński’ye sadakatini kanıtlamak için yapabileceğini yapmaya devam ediyor ve yeni hükümetin mümkün olduğunca göreve geç
başlayabilmesi için elindeki tüm kartları oynadı.

Cumhurbaşkanı Duda, sırf iktidar bir süre daha el değiştirmesin ve mümkünse ortalık da hükümeti kurma görevini PiS’e verdi. Duda’nın bir amacı da, asıl kazananın ne olursa olsun PiS olduğu algısını yerleştirmekti: Görevlendirmeyi yaparken, “Geleneği sürdürerek, en çok oy parlamento grubuna kurma
sorumluluğunu veriyorum” demesi tam da bu nedenleydi.

Duda, partilerle tek tek yaptığı görüşmelerde farklı hedef ve düşüncelere sahip olduklarını söyleyerek, araya nihak tohumlaru ekmeye de çalıştı.

Öte yandan PiS iktidarının başbakanı Mateusz Morawiecki, Duda’dan hükümeti kurma görevini aldığında, “Üçüncü Yol” ile hükümet kurmalarının mümkün olabileceğini iddia etti. Oysa muhafazakâr Üçüncü Yol, her ne kadar seçimlere ayrı girmiş olsa da, Yurttaş Koalisyonu ve Sol Parti’yle işbirliği
içinde olduğu gibi; bu partiler o sırada hükümeti kuracak koalisyonu oluşturmak için müzakereler içindeydi. Maksat ortalığı karıştırmak olsun…

Zaten, 10 Kasım’da Yurttaş Koalisyonu, Üçüncü Yol ve Sol Partileri koalisyon mutabakatını imzaladı.

“MUTLU SON” MU?

“Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine” diyelim…mi acaba?

Arjantin’de anarko-liberteryen veya ultra-popülist diyebileceğimiz Javier Millei başkan seçilir, Hollanda’da aşırı sağ popülist Geert Wilders’ın partisi PVV seçimlerden birinci çıkar, Almanya’da aşırı sağ popülist AfD ülkenin en popüler ikinci partisi olur, ABD’de 2024’teki seçimlerde aday olduğu takdirde Donald Trump’ın yeniden seçilmesi giderek mümkünleşir ve bu liste böyle uzayıp giderken, Polonya gerçekten de bir “tersköşe” hikâye.

Ülkenin yeni Başbakanı Donald Tusk, ismi Avrupa siyaseti ile özdeşleşmiş tecrübeli, dünya genelinde Polonya’yı ve Avrupa Birliği’ni temsil etmiş bir isim. Avrupa Birliği’nin tüm kurumları ve güçlü ülkelerinin de desteği, Polonya’nın arkasında olacak. Neticede, Polonya’nın “PiS’ten arınmayı başarması”; AB’de diğer ülkelerdeki aşırı sağ ve popülist muhafazakâr partilere karşı gerçek ve kalıcı bir başarı öyküsü oluşturulması açısından gerekli.

Ama Polonya’nın yeni hükümetinin işi kolay değil.

Öncelikle, “Duda faktörü” devrede…

“Hırsız evin içindeyse, kilit işe yaramaz” diyebileceğimiz gibi, Cumhurbaşkanı’nın eski iktidarın yandaşı olması; muhakkak ki, Tusk hükümetinin önüne engel olarak çıkacak.

Polonya’da Cumhurbaşkanlığı çok da sembolik değil; Duda’nın yasama sürecini veto etme yetkisi var. Bu vetoyu aşmak için de, Polonya parlamentosu Sejm’de 460 parlamenterden 276’sının desteği gerekiyor. Muhalefetin toplam sandalye sayısı 248.

Ancak, Duda’nın sürekli veto hakkını kullanması PiS’i daha antipatik hale de düşürebilir.

Öte yandan, “Duda çelmesi” ötesinde, PiS’in sekiz yıllık iktidarı boyunca, tüm devlet kurumlarında yerleştirdiği yandaşları dolu. Ve yargıda da, ciddi bir PiS etkisi var.

Bu da demektir ki, yeni iktidar ile eskisi arasında kıran kırana bir siyasi savaş sürecek de sürecek…

Yeni hükümet için bardağın dolu tarafından bakarsak, onları “kazanmak” için motive eden ve birleştiren, tam da bu çekişme olacak: Polonya’yı yeniden bir hukuk devleti haline getirmek…

HUKUK DEVLETİ ÇİZGİSİNE DÖNÜŞ MÜCADELESİ ORTAKLAŞTIRIYOR

Yeni hükümetin altına imzasını attığı ortak programda, PiS’in ülkede yarattığı çürümeyle yasalar çerçevesinde hesaplaşılmadan Polonya’nın yeniden hukuk devleti haline dönmesinin mümkün olmayacağı da ifade ediliyor. Koalisyon mutabakatında da, “Önceki hükümet, patolojisinden ve suçlarından sorumlu tutulmadan, adil ve hukukun üstünlüğüne dayalı bir mümkün Polonya olmayacak” denildi.

Hukuk devleti çerçevesine dönebilme hedefinde birleşme ortaklığı, şimdiye değin koalisyon partilerinin birçok farklılıklarını aşmalarını sağladı. Son kertede, Yurttaş Koalisyonu-Üçüncü Yol-Sol koalisyonu sadece üç partiden oluşmuyor: bu siyasi hareketlerin her birini oluşturan daha küçük partiler ve ittifaklar da var. Örneğin Sol Parti’nin içindeki partilerden Razem (Beraber), koalisyon mutabakatına resmen katılmayarak hükümete dışarıdan destek verme yoluna gitti. Bunun sebebi de, Razem’in LGBTQ+ ve kürtaj hakları konusunda, koalisyonun daha da ilerici ve cesur davranması gerektiği iddiası. Fakat, yeni hükümetin ana ortaklarından Üçüncü Yol, buna razı değil.

Önlerindeki tüm zorluklara rağmen Polonya’nın yeni hükümeti için “her şey çok güzel olabildi”; çünkü “okyanusu aşıp” iktidara gelmeyi başardılar. Bunu da, ortak bir hedefte birleşerek gerçekleştirdiler: Polonya’yı kurtarmak…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir