Bilimsel ilerlemelerin damgasını vurduğu bir çağda, ölümcül hastalıkları başarıyla ortadan kaldırdık ve çeşitli sağlık sorunlarına çözümler geliştirdik. Ancak, tam olarak anlaşılamayan ve çözülemeyen inatçı bir sorun var: alerjiler. Vücudumuzun alerjenlere nasıl tepki verdiğini anlamada kaydedilen ilerlemeye rağmen, alerjilerin neden devam ettiğini ve daha da endişe verici olanı yaygınlıklarının neden artmakta olduğunu henüz tam olarak anlayabilmiş değiliz. Bu içeriğimizde bu sorunlara yanıt arayacağız.
Alerjiler, bağışıklık sistemimizin alerjen adı verilen genellikle zararsız maddelere karşı verdiği hiperaktif tepkilerdir.
Alerjiler dünya çapında yaygın bir sağlık sorunudur. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, dünya genelinde 1 milyardan fazla insan bir tür alerjiden muzdariptir. Özellikle gelişmiş ülkelerde yaygındır.
Alerjilerin genetik bir yönü de vardır. Eğer ebeveynlerinizde alerji varsa, sizde de görülme olasılığı daha yüksektir.
Peki alerjiler neden kötüleşiyor?
Bir başka kötü etkileyen etken de kentleşme ve artan maruziyet.
Beslenme değişiklikleri de alerjiyi tetikleyen nedenler arasında yerini alıyor.
Hepimizinde bilidği gibi stres birçok hastalığın anasıdır. Strese bir de yaşam tarzı değişiklikleri eklenince alerjinin tetiklenmemesi elde değildir.
Tabii bu alerjileri yönetmenin ve azaltmanın bazı yolları mevcuttur. Bunlar;
Dünya genelinde en yaygın görülen 3 kanser türünden biri olan rektum kanseri, ülkemizde 5’inci sırada yer alıyor. Dünyada her yıl bir milyon, ülkemizde ise 6 bin kişi, kalınbağırsağın kötü huylu bir tümörü olan rektum kanserine yakalanıyor.
Erkeklerde hayat boyu kansere yakalanma olasılığının yaklaşık yüzde 41, kadınlarda yüzde 39 olduğunu açıklayan Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Özge Gümüşay, toplumda kanser tanı ve tedavisinde doğru olmayan bazı inanışların bu süreci zorlaştırdığına dikkat çekti.